YENİ BİR DÜN

Pencereden süzülen, cılız güneş ışığına gülümseyerek oturduğu yerden kalktı ve gökyüzünün o sonsuz maviliğine uzun uzadıya baktı. Bir iç çekerek eski yerine oturdu. Zihnine kasıtlı ve gayriihtiyari bir şekilde yerleşmiş, o cümle bir kez daha diline düştü: Yeni bir güne hazır değilim. Ona bu cümleyi hatırlatan sisli bir perdenin arkasında oynatılan, bir oyun idi. Oyunda hayali tüm dekorlar köşe kapmaca oynuyorcasına, oradan oraya koşturuyorlardı. Sonunda bir kukla masanın yanındaki sandalyeye oturdu, diğerleri de oturdular. O ise kuklaların yalnızca varlığından haberdardı. Olacakları heyecanla bekleyerek bir köşeye çekilmiş ve onları seyretmeye koyulmuştu. Bekledi, bekledi… Dakikalarca süren bir bekleyişin ardından çağrıldığını anladı ve yola koyuldu. Zihninde dönüp duran tek bir cümle vardı: Lütfen değsin,  peki neye değecekti?

Bilmiyordu, yalnızca bu cümleyi tekrarlayarak yürüyordu. Yürürken aniden durdu, bir yere uğradı, akıl danıştı, güldü ve yürümeye devam etti. Vardığı o yerin ihtişamına, onu ve çevresindeki her şeyi içine alacak kadar devasa oluşuna şaşırarak ve sevinerek perdeye aksetti. Masanın yanındaki sandalyeye oturmuş kuklaya ve diğerlerine selam verdi. Kukla selamı almadı, diğerleri ise onu gördüklerine memnun olmuşlardı. Gülümsedi ve yerine oturdu. Perdenin rengi gitgide siyahlaşıyordu. Mumun cılız ışığı perdeyi aydınlatmaya yetmiyor, görüntü giderek silikleşiyordu. Yanındakine baktı, gözleri hüzünlü bir türkü söylüyordu. Kukla ise halinden memnundu. Güldü, istiğnalı ve merhametsiz bir sevgili gibi güldü. Diğerleri sükuta ram olmuştu.

Ayağa kalktılar, perde viran oldu. Gün giderek aydınlanıyordu, lavobaya yöneldi aynaya bakacak gibi oldu, vazgeçti. Döndü, cılız ışığa tebessüm etti ve aynı cümle, aynı surette, defalarca zihninden geçti yeni bir güne hazır hissetmiyordu. Perdenin altındaki muma üfledi. Nafile, mum hâlâ yanıyordu.

EBRU KARA
www.kafiye.net