SAÇLARINI BIRAK RÜZGARAAA

Bazen hayat bizimle oyun oynamak ister, sen fare ol ben kedi misali… Şakalaşmak ister, biraz eğlenelim der ama nedense o an hiç keyfimiz yoktur. Ciddiye almak isteriz başımıza gelenleri ve çareler üretmeye başlarız acilen. Böyle anlarda ilk gözümüzün önüne gelen, bir dağ başı, ıssız bir ada yada küçük bir köy olur. Hemen hazırızdır hayal kurmaya; yemyeşil çimenler, mis gibi toprak kokusu, yalnızlık, doğa ve ben….Börtü, böcek tek dostumuz olsun, kuzularla meee’leşelim, ineğin memesinden süt içelim isteriz.

Ama kaç gün?

Hiç düşünmeyiz bu hayatı, hergün ve kaç gün sürdürebileceğimizi. Göze ve kulağa hoş gelir.”aldı başını çekti gitti bir dağ başına” Herşey gibi bu da basit değildir. Dağlarda, kırlarda, bayırlarda, medeni hayattan uzakta ve tek başına… Belki birkaç gün ama ilelebet asla…
Şikayet ederiz Büyükşehir hayatından, kalabalığından, trafiğinden, pahalılığından ondannnn, bundannnn….nankörlüktür aslında yaptığımız, adı üstünde Büyükşehir burası. Elbet kalabalık olacak, elbet gürültü olacak, tabiki pahalı olacak. Gitmeyiz yine de, gidemeyiz hayallerimizi süsleyen dağlara, kırlara. Korkarız çünkü özlemekten, korna sesini bile arayacağımızı iyi biliriz. Yine de şikayetciyizdir yaşadığımız, doğduğumuz, doyduğumuz memleketen..
Bu cümleler bindiğim bir minübüste geldi aklıma, Levent-Beşiktaş hattı çalışan bir minübüsteydim bugün. Hava alabildiğine sıcaktı ve nefes almak bile çok zordu.. Minübüse binince daha da güçleşti. Ağır bir ter kokusu genzimi yaktı biner binmez. İnsanlara baktım, hepsinin şakaklarından ter süzülmekte.oflayanlar, puflayanlar ve az sonra onlardan biri olacağım kesin diye düşünürken, bir camın kapalı olduğunu farkettim. Şanslı mıydım farketmekle, şansız mı birazdan anlayacaktım…..
Rica ettim bayandan pencereyi açması için, aslında pek hata kabul etmem ama kibarlığım üzerindeydi bugün. Bazen buna bile izin verilmiyor bu memlekette ama yine de sakin ve kibardım bugün. Yalnız rica ettiğim kişinin bir arızası varmış sanırım ya muayyen birgünüydü, ya sevgilisi terk etmişti yada vs.vs. Ters ters baktı ilkönce ve duymamazlıktan geldi beni.

Mümkün mü? ben ve duyulmamak, herşeyden önce tabiata ters bir durum.. Sesimi duyurmam lazım benim, isteklerimi, sevinçlerimi, üzüntülerimi, herşeyi…. Bir daha söyledim sabırla ve aldığım cevap duyulmamayı tercih edeceğim bir cevaptı. “saçlarım Uçuyor Rüzgar’dan” Aa be kızım, aa bee kuzum saçların uçuyor diye boğmuşsun milleti, can çekişiyor insanlar, ters dönmüş kalorifer böceğine dönmüşler. Bu söz için şarkı yakmış elalem “saçlarını dağıtırsın, rüzgarlara bırakırsın, sen sevmeye yakışırsın…….” SENİ ŞİMDİ DÖVMEYEN ÖLSÜN!!!
Velhasıl koca bir kavganın ardından o cam açıldı.!!!!
Aslında konuyu bir başka yere bağlamak istiyorum. Ben kendi adıma kavgamı verdim ve açtırdım o camı. Ya diğer insanlar. Hani o öfleyen, püfleyen, ter ve sıcaktan turşuya dönmüşler…. Onlar ne mi yaptı? Seyretti!!!! Beni yanlız bıraktılar, aynı cephenin askerleri olduğumuz halde. Bir tanesi de bana haklılığımı gösterecek hiçbir girişim de bulunmadı…
Şimdi düşünüyorum da Aziz NESİN acaba o meşhur lafını ederken
KOYUNLARA haksızlık mı etti.?

N.Z.GORENER
www.kafiye.net