DİLENCİ ÖRGÜTÜNE TESLİM OLMAYIN

Dini ve manevi duygularımızı utanmadan sömüren dilenci örgütüne teslim olmayın. Çünkü iddia ediyorum  onlar sizden benden zenginler, dilencilere para vereceğinize kolundan tutup yetkililere teslim edip cezalandırın. Unutmayın ki gerçek fakirler dilenmez,gerçek fakirler kapı ardında onuru ile evinde oturur ve kar kış demeden alın teri ile ekmek parasını taştan çıkarmaya çalışır.İşte yardım edecekseniz onlara yardım ediniz.

Benim gözlemlediğim ve şahit olduğum bir gerçeği sizlerle paylaşmamın bir vatandaşlık görevi olduğunu düşündüm. Ayrıca güncel yaşamımızda hepimizin karşılaştığı konuya değinip naçizane gerçek olan ufak önerilerde bulunmak istedim.

Birkaç gün önce alışveriş yapmak için Sivas’ın  en işlek caddesi İnönü Bulvarında  yürürken gayet sağlığı yerinde, yanakları kırmızı, tahmini 30–35 yaşlarında gözüken bir dilenci kadın her zaman olduğu gibi yine duygu sömürüsü yapmak için ufacık kundakta körpe bebeği altına bir şey sermeden beton merdiven basamağına yatırmış. Kendiside gelene gidene dil dökerek dilenmeye çalışıyordu. Çok üzüldüm o bebeğin ne günahı vardı oralarda yatmaya. Bebeği bir malzeme gibi kullanmasına üzüldüm ve sinirlendim. Ona doğru yaklaştım, beni görünce gülümsedi ve  para vereceğimi sandı.

Dilenci kadına dedim ki: “ Sen utanmıyor musun bu soğuk betonun üzerinde  bu çocuğu yatırmaya günah değil mi şu mübarek ramazan gününde duygu sömürüsü yapıyorsun çabuk kaldır çocuğu oradan; yoksa şimdi belediye zabıtasını çağırırım, git buradan. Oturup ta burada dileneceğine turp gibisin git çalış . Öyle bu zamanda bedava ekmek yok. Aslan gibisin hiçbir şey bulamıyorsan ev temizle, cam sil, bulaşık yıka, bu işi yapanların canı yok mu? İstedikten sonra namusunla çalışıp, alın terinle para kazanacağın çok iş var”  dedim. Bunları  söylerken ne kadar sinirlenip bağırdığımın farkında değilim. Ancak yoldan geçen aksakallı tatlımı tatlı bir yaşlı amcanın bana dönüp “ Vay ağzına sağlık kızım helal olsun sana mertçe doğruları söyledin, ceplerine baksan senden çok paraları vardır” dedi.

Daha sonra dilenci kadın benden az da olsa korktu ve ayağa kalktı toparlandı. Bende başında halen inatla bekledim. Asıl amacım o bebeğin betondan kurtulması idi. Sonra gördüklerime çok şaşırdım yere koyduğu kartonun altından tomarla kâğıt para çıkmaz mı? Hatta arasından döviz bile gözüküyordu. Hemen alıp koynuna sakladı. Oysa o an benim cebimde o paranın dörtte biri bile yoktu. Kadının peşini bırakmadım. Cep telefonumla belediye yetkililerini aradım. Hemen ilgilendiler, eminim gerekeni yapmışlardır. Bu arada yan gözle dilenci kadının bana nefret dolu bakışlarını görmeliydiniz.

Şimdi siz olsanız dilencilere daha inanır mısınız? Ya da bir kuruş verir misiniz? Artık siz bilirsiniz…
Biraz araştırdım ve bu dilencilerin otobüsler ile il il gezdiklerini öğrendim. Sanki dilenci örgütü gibiler. İyi ama yetkililerimiz bunları bildikleri halde neden çözüm bulup engel olamıyorlar. Bu dilencileri zabıtalar görmüyor mu, yetkililer görmüyor mu hani neredeler? Sokakta el arabasında  tezgâhında limon, vs. satan, ekmek parası için soğukta ayazda müşteri bekleyen satıcıları zabıtalar anında cezalandırıyorlar da, dilencilere neden engel olmuyorlar?

Bilhassa ramazan gibi dini duyguların sömürülmeye elverişli günlerinde dilenciler daha da çoğalıyorlar. Benim kaç kez dikkatimi çekti, bir zabıta gördüklerinde çok çabuk haberleşip toz oluyorlar. Hayret doğrusu demek ki dilencilikte şirket olmuş, vah ülkem vah, yok mu hiç sahibin..

İşte görüyoruz en çok dini duygularımızın yoğun olduğu cami kapılarında, kabristanlarda mekân kuruyorlar. Lütfen bu tür yerlerde, sokakta dilenenlere, kendisini engelli gibi gösterip duygu sömürüsü yapan sahte engellilere, evinize işyerinize gelen dilencilere sakın para vermeyiniz. Hepsi sahtekar, onlar aslında sizden benden zengin bunu sizlerde tahmin etmelisiniz.Şu bilinmelidir ki o kişilerin bağlı olduğu Valilik ve Belediye zaten onlara fazlası ile gerekli yardımı yapıyor, üstelik o dilenenler yakalandıkları zaman kendilerine yapılan yardım anlaşılmasın diye tanınmamak için kesinlikle kendi yaşadıkları ilde değil farklı illerde dileniyorlar. Yapılan araştırmalar bunu göstermektedir.Bunlar tamamen dilenci örgütü.

Bana kalırsa bu konuda sorumluluk ve çözüm sadece yetkililerde değil, asıl vatandaştadır. Çünkü dilenci çarşıda tek tek esnafları geziyor esnafta azından çoğundan sevap diye para veriyor. Ya da yoldan geçen bir vatandaş sevap diye para veriyor. Bütün bunlarda işte böyle tomarla para ve döviz oluyor. Bence sokakta gezen dilenciye asla para verilmemeli. Bunlara para vermekle sevabın hiç alakası olduğuna inanmıyorum. Tam tersine çoluk çocuğunuzun boğazından keserek verdiğiniz o ufak gördüğünüz parayı onlara vermekle çöpe atmış sayılıyorsunuz günah değil mi alın terinize. Oysa kapı ardında gururundan sesi soluğu çıkmayan, dilenmeyen, ne bulursa onu yiyen, bir ekmeğe muhtaç, et, sebze, meyveyi hiç görmeyen, bunların tadından haberi olmayan, çocuğuna bir damla süt alamayan, okula giden yavrusuna kışın ortasında yazlık ve yırtık ayakkabı ile sırtında montu olmadan elleri titreyerek okula gönderen o kadar çok aileler var ki, asıl onlara yapılan para ve her türlü  yardım sevaptır. Bu tür aileleri mahalle muhtarından ya da araştırarak bulup gönlümüzden kopan yardımı ve sevabı onlara yapmalıyız diye düşünüyorum. Sokakta gezen dilencilere para verip o parayı çöpe atıp günah işlemektense asıl ihtiyacı olan, kapı ardında gururundan sesini çıkartmayan, bir ekmeğe muhtaç olanları tespit edip onlara yardım edelim. İşte sevap budur diye düşünüyorum.

Mübarek Ramazan ayımız, Ramazan ve Kurban Bayramımız geldi geçti, peki bu günlerde acaba  kaç tane fakiri hanenize davet edip onunla iftar yada akşam yemeğinizi yediniz,  Kaç kez hiç değilse evinizde pişirilen sıcak çorbanızdan bir kâse alıp mahallenizde çorba pişiremeyen bir aileye götürüp verdiniz. Ama bizler ne yapıyoruz. Her şeye neyse boş ver diyerek komşumuz açken biz tok yatıyoruz. İşte bu neyseler de birikip duyarsız, dini ve manevi duyguları sömürülen bir toplum,  sevgi ve saygının, insani duyguların bittiği,  egoist yürekler ve sonuç olarak sorunlar yumağında boğulan,sağlıksız bir toplum modeli çıkıyor karşımıza. O halde nedenleri niçinleri aramaya kalkışmayalım. İlkönce şahsımıza bakalım, acaba doğru düşünüp doğru davranıyor muyuz? Acaba çevremizde yaşanan olumsuzluklara tepki gösteriyor muyuz? Yeteri kadar duyarlı mıyız? Acaba her konuda vatandaşlık görevimizi yapıyor muyuz? Bence bu soruların cevabı koskocaman bir HAYIR.

Şu soğuk kış gününde çok küçük yaşlarda mendil,vs satmak için buz gibi kaldırıma oturtulup  dilendirilen vicdansız ve sahtekar dilenci anne babaları bulup onlara hak ettiği cezayı verdiriyor muyuz? Sokaklarda dilenen çocuklarımızı biz görüyoruz da hiç mi  bir yetkili görmüyor, işte buna hep şaşarım. O çocukların günahı ne,tek günahları  dilenci çocuğu olmak mı?.Bu ne kadar sorumsuzluk, yetkililerimiz nerede.Sizleri bilmem ama ben sokaklarda mendil satan ve buz gibi soğuk taşlarda titreyerek oturup dilenen o çocuklara çok üzülüyorum.Onları oralara oturtup dilendiren , çocuğunu duygu sömürüsü malzemesi yapan vicdansız dilenci anne ve babaları da affetmiyorum. Bunların cezalandırılmasını istiyorum.

DİLENCİLERE PARA VERMEYİN VE DİLENCİ ÖRGÜTÜNE TESLİM  OLMAYIN! AKSİ HALDE SEVAP DEĞİL GÜNAH İŞLEDİĞİNİZİ UNUTMAYIN

Ne diyeyim benden hatırlatması, inşallah her şeye karşı  biraz daha tepkili, duyarlı, birlik ve beraberlik, sevgi, saygı içerisinde her şeyi yetkililerden beklemeyen,dini ve manevi duygularımızı sömürenlere asla izin vermeyen, sorumluluk bilincinde olan, toplumda yaşanan her türlü  sorunlara özveri ile yaklaşan, ilkeli, kararlı ve olumsuzluklara karşı bana ne demeyip cesurca  tepki gösterme cesaretinde olan, çözüm üreten, yaşanan her şeye karşı duyarlı bir toplum olmamız dileklerimle herkese selam, sevgi ve saygılarımı sunarım, sağlıcakla kalınız.

SABİHA SERİN
www.kafiye.net