OKUL FOBİSİ TARİHE Mİ KARIŞIYOR?
Bu hafta “mini mini birler” için ziller çaldı ve okullar bu heyecanlı, gözleri ışıl ışıl parlayan miniklere kapılarını açtı. Çocuklar kadar hatta belki onlardan daha heyecanlı anne-babalarımızı da unutmamak lazım. Okulları dolduran anne-babaları, çocukları gördükçe yıllar yıllar öncesine gittim. Okula başladığım ilk güne. Ne sihirli bir gündür o gün. O günkü heyecanı, coşkuyu,merakı, mutluluğu hiç unutamam.
“Nasıl başlarsa öyle gider” derdi büyüklerimiz. Geçen yıl 1. sınıflar için başlatılan “okula uyum uygulaması” nı son derece sağlıklı buluyorum. Okula yeni başlayan çocukların, 1 hafta erken okul hayatıyla tanışmaları; öğretmenlerine alışmaları, arkadaş ilişkilerinin temellerini atmaları için çok büyük bir fırsat. Bu uygulamanın çocuklarda çok sık rastladığımız okul fobisini büyük ölçüde önleyeceğini düşünmekteyim. Özellikle okul öncesi eğitim alan bir çocuk bu uygulamayla birlikte okula çok hızlı bir şekilde uyum sağlayacaktır.

Okula hayatına başlama sürecinde anne-babaların kaygı düzeylerinin yükseldiğini görmekteyiz. Her konuda olduğu gibi bu durumda da kaygının fazlası zarar vermeye başlar. Bu nedenle kaygılarımızı abartmamakta fayda var. Çok aceleci davranmamak, beklenti düzeyimizi maksimumda tutmamak kaygımızı dengeler. Uyum sürecinde çocuğun, öğretmenin ve sizin zamana ihtiyacınız olduğu gerçeğini unutmayalım.

Milli Eğitim bu uygulamayı başlatarak üzerine düşen görevi yaptı. Şimdi sıra anne-babalarda. Okul fobisinin etkenlerine baktığımızda anne-baba faktörü de çok önemli bir belirleyicidir. Anne-baba tutumları çocuğun okul-öğretmen algısı üzerinde etkilidir. Anneye aşırı bağımlı çocuk, okula başlama sürecinde ayrılık sendromu yaşamakta ve okul fobisi olasılığı artmakta. Okul-öğretmen konusunda çocuğu korkutan ifadeler de okul fobisini tetiklemekte. Örneğin; “Öğretmenin kızar, seni cezalandırır, seni sevmez, ………. yaparsan/yapmazsan seni öğretmenine söylerim” gibi ifadelerden kaçınmak lazım.

17 eylül’de eğitim-öğretim yılı başlıyor. Pazartesi günü dersler başlayacak. Beraberinde gelen ev ödevleri de. Ödev kavramını hiç sevmem aslında. Ben “ev egzersizleri” demeyi tercih ediyorum. Öğrenmenin en temel öğesi “ TEKRAR ” dır. Ev egzersizleri de çocuğun o gün okulda öğrendiklerinin tekrarıdır. Çocuğun düzenli çalışma becerisi kazanabilmesi için gereklidir. Bu egzersizlerim miktarı çok önemlidir. Çocuğu sıkmayacak kadar , keyifle eğlenerek yapacağı egzersizler olmalıdır. 1. sınıf çocuğu için resimli, görsel(resimli,renkli), işitsel (ritm,şarkı,tekerleme), dokunsal(hamur,deney) öğeler içeren egzersizler yaptırılmalı. Çocuk sıkıldığı an, çalışmaya ara verilmeli, çocuk hazır olduğunda tekrar başlanmalı. Asla ve asla çocuk yerine ödev yapılmamalı, sorumluluk yerine getirilmemeli. Sorumluluk alma becerisinin gelişmesi için yerine getirmediği sorumluluklarının bedelini ödemelidir. Ödevini yapmadığında öğretmenine kendisi açıklama yapmalıdır. Siz asla onun hatalarını kamufle etmeye çalışmayın. Çocuğunuz sosyal becerileri yaşayarak gelişecek ve o da bir birey olacak.

Hem çocuk, hem de aile açısından çok keyifli yaşanması gereken bu dönemi kabusa dönüştürmeyelim. Siz ne kadar keyifli, mutlu olursanız, çocuğunuz da aynı keyif ve mutluluğu yaşayacaktır. Okulunu , öğretmenini seven çocuk başarıya giden yolda il günün coşkusuyla ilerler ve hedefine ulaşır.

13/09/2007
SİBEL USTAEL
Psikolog
www.kafiye.net