İnsan Mıyız?

“Bir gün daha geçti uzaklarda, sensiz….
Yaşandı hayat körtopal…
Karanlık çöktü işte yine en anlamsızlığı ile,
Şehir sustu yavaşça…
Tutamadım seneleri ardın sıra,
Bir bir döküldüler avuçlarımdan… “

Günaydın dostlarım. Yüzünüz güleç, gönlünüz hoş, umutlarınız daim, geleceğiniz güzel haberlerle dolu olsun. Gününüz hayırlara bir başlangıç ile başlar. Nasılsınız efendim? Umarım sıhhat ve afiyettesinizdir. Hani ne kadar kötü olursak olalım, sonuçta güne başlarken gülelim ki bizi gören insanlar da gülebilsinler, değil mi efendim?

Güne büyük ümitlerle başlarız her gün. Ancak gün içerisinde zaman insana öyle sürprizler hazırlar ki, biz öyle diyoruz. Olması gerekenler sıra ile ortaya çıkıyor. Canınız dışarıda sıkılır, akşam eve gelince eşinize patlarsınız ya da sevgilinizden bir başkası ile yaptığınız kavganın hıncını ondan alırsınız. Sanki tersliklerin olmasında o zavallıların günahı varmış gibi. Hiç bir şeyden haberi yoktur ve neye uğradığını bile anlayamaz. Ama olan olmuştur, testi kırılmıştır. Tamiri zordur ama, sizi seven bir gerçek aşıksa sorunlar ortadan kalkar gider. Böylece yaşam devam eder.

“ Şimdi dinle ayrılığın şarkısını,…” radyoda hafiften kulağıma yönelen bu şarkıyı dinlerken gündüz yaşadıklarım aklıma geldi. Sabah otobüse bindim. Bazı insanlar gülümsüyor, bazıları dalgın dalgın bakıyor, bazıları hüzünlü, bazıları daha
uyanamamanın şaşkınlığında, bazıları ise dünden kalan bir kırgınlığın devam eden buğulu gözlerle boynu bükük dışarıya bakmakta. Arabanın içi doldukça ilerlemek istemeyen insanların “ Arkaya doğru ilerler misiniz lütfen, bakın arkada yer var. Aşağıda vatandaşlar kalıyor…” diye seslenen şoförün sesine çok az kıpırdamalar cevap verir. Ama bazıları vardır ki olduğu yere sanki demir kazıkla bağlamışlar, bir de eline o yerin sözüm ona tapusunu da vermişler de kaybetmemek için kıpırdamak istemiyor. Tüm ikazlara rağmen “ Nuh diyor, peygamber demiyor” zavallı. Üstüne üstlük “ Daha nereye gideceğim, arkası da dolu. İnsana saygı gösterin. Saygısızlık yapıp durmayın.” Bu söze karşılık içeriden dayanamayan yolcularda mırıldanma ve yüksek sesle kişiye sözlü konuşma başlarken bir kişi; “ Afedersiniz. Siz insan mısınız? Eğer siz insansanız aşağıda otobüse binemeyenlerin de, hele şu arabada hala yer varken sen ve senin gibi iki kişi yüzünden aşağıda kalıyorlar. İnsana saygı gösterilir. İnsan olmayana layık olduğunca davranılır. Ya ileriye yürüyün ya da rahat gitmek istiyorsanız ilk otobüs durağında inip taksiye binin.” Bu söz üzerine yolcu konuşmak ister, sabahtan kızmaya başlayan vatandaş ise patlayacak yer arıyormuş gibi kişiye doğru ne varsa söylenmeye başlarlar. İnsan olduğu mu aklına gelir,
kavga çıkmasını istemediği için midir bilmem ama, aracın içinde yolu kapatanlar yolu açarlar. Böylece birkaç kişi daha fazla insanı alarak araba yola devam eder. Aklıma şu soru gelir bu tür olaylar karşısında; Biz insan mıyız?

 

Adalete en büyük güvencemiz vardır. Ama adaleti dağıtanlara güvenmeyiz. Başınıza gelmedikçe, hele bir de adaletsizliklerle karşılaşınca çaresiz kalınca bunu çok iyi anlarsınız. Kullanmadığınız elektrik, su parasından sizin yakanıza yapışırlar. Bu sadece isim ve soyadandır. Ama kabak sizin başınıza patlamıştır. Akla karayı seçip borcun size ait olmadığını ispat edersiniz. Ödediğiniz paraları, kanun yoluyla maaşınızdan kesilen paraları almadıklarını iddia edenler olur. Bereket resmi kurumlar maaşınızdan sizden önce kesip yollamıştır, böylece haklılığınız ortaya çıkar. Ama bu arada da yine güneşin altında cayır cayır yanan siz sinizdir. Perişan olursunuz, lanetleri yağdırırsınız. Ama sonuçta çözülür gider ama sizde büyük bir yara açar yine.

Borçlusunuz, kredi kartı zedesi olabilirsiniz. Sıkıntınızı aşmak için bankalardan talepte bulunursunuz, size kredi yok. Çünkü kullanacağınız kredi sizi biraz olsun rahatlatacak. Ama kredi batağında olsanız bile yük kredi kullanan biri olsanız, tekrar yüksek kredi talebinde bulunursanız hemen talebiniz karşılanır. Gerekçesi; eski kredileri kurtarabilmek için veriyoruz.

Ne kadar güzel değil mi dostlarım. Gerçek ihtiyacı olana değil, dolandırmaya alışmış, her siyasi iktidarın değişiminde nasıl yeni zenginlerimiz türüyorsa, bankalardan da bu tür bir anda mantar gibi yerden bitme zenginlerimiz çıkıyorlar. İnsan şimdi nasıl sormaz; Biz insan mıyız?

 

Evet dostlarım. Aslında konuşulacak o kadar çok konular var ki. Siz siz olun; eğer tapularınız varsa, yerlerinden uçup gitmediklerini görmek için ara sıra da olsa tapudan kontrolünü yapın. Arabanızın ruhsatını aracınızda bırakmayın. Bankada bulunan vadeli hesaplarınızı arada kontrol edin, ne olur ne olmaz adres değiştirmiş olabilir. Sağlık karnenize sahip çıkın. Sonra yanlış ameliyat olabilirsiniz. Bayan sanız prostat, erkeklerden bazıları da göğüs kanseri ve ya rahim kanseri tedavisi olmuş olursunuz. Bedeli size çıkar sonra. 3 ayda sağlık olarak 8 ilde 300milyon ytl devlet dolandırılmış
çünkü. Şimdi o kişiler aranıyor. Kısacası sevgili dostlarım. Güne başlarken nelerle karşılaşacağımızı bilemiyor. Ne kadar olumsuzluklar karşımızda bilemeyiz. Her kes sinir küpü. Vatandaş burnundan soluyor. En ufak bir kıvılcımda kıyametler kopacak. Yalnız son zamanlarda her kes “ BİZ İNSAN MIYIZ” sorusunu acaba hiç soruyor mu?

Sağlıcakla kalın sevgili dostlarım. Şuan rahmetlik Barış Manço’nun “ Gül pembe” parçası kulaklarımın pasını almaya başladı.

Saygılarımla.

İzmir/05.07.2008
Hüseyin DURMUŞ
Emekli Edebiyat Öğretmeni
Şair Yazar
www.kafiye.net