Yakın Gözlüğü Evde Unutmak

Merhabalar sevgili dostlarım. İzmir’de çok sıcak vardı. Bu sıcak havanın akşam üzerinde siz sevgili dostlarla buluşmak için evden ayrıldım. Evden çıkmadan önce Sivas’ta kullanacağım, okuyacağım yazıları ve bir de gerekli olacak diye dizüstü bilgisayarımı yanıma aldım. Valizimi aldım. İlaçlarımı aldım. Telefon, bilgisayar ve fotoğraf makinasının şarj aletlerini de büyük bir özenle valizime yerleştirdim. Telefonumu da cebime attıktan sonra dolmuş durağına yürüdüm.

Sevgili dostlarım. Akşamüzeri olmasına rağmen müthiş bir sıcak vardı. Müthiş bir şekilde terliyorum. Otogara gidebilmek için dolmuşa bindim. İçimde büyük bir heyecan vardı. Çok uzun bir yolculukta yapacaktım. İzmir’den dört arkadaş otogarda buluştuk. İzmir- Sivas seferini yapacak olan otobüse bindik. Aslında ben çok şansız biriyimdir sevgili dostlarım. Ancak o şanssızlıkların bu sefer benim yanıma gelmemesi için dua ettim.

Saat 19.00 da otogardan arabamız çıktı. Şehirlerarası yola 3 kilometrelik mesafeyi otobüsümüz tam bir saatte almıştı. Aksilikler başlıyor dedim kendi kendime ve inşallah sadece bu aksilik başıma gelmiş olsun dedim. Bindiğimiz arabanın bütün yolcu koltuklarında televizyon, internet, müzik, radyo ve oyunlar vardı. Şunu bir açayım dedim ve tuşlarına bastım. Hay basmaz olaydım sevgili dostlarım; meğer koltuklardaki bu teknoloji harikası bozuk çıktı. Sadece benim koltuktaki değil, beraber yolculuk yaptığımız Ömer arkadaşımın koltuğundaki alette bozuk çıktı. Sonunda biz iki arkadaş bozuk teknolojiye yenik çıktık. En lüks hizmetleri sunduklarını iddia eden firma ilk kazığı böylece bize atmış oldu.   

Sevgili dostlarım, araba hızla Sivas’a hızla kızgın asfalt üzerinde hızla yol alırken akşam karanlığıda çökmüş gökyüzünde yıldızlar görünmeye başlamıştı. Biliyor musunuz sevgili dostlarım, gökyüzünde benim bir yıldızın var. Bana çoğu zaman ilham vermiştir. Radyo ve ya televizyon izleyemiyorsam, defterimi çıkarıp bir şeyler yazayım dedim. Cebimden kalemimi çıkardım, gözlüğüm de takayım dedim. Elim her zamanki gibi boynumda iple asılı olan gözlüğü gözüme götüremedi. Bir daha baktım gözlük boynumda yoktu. Çantama baktım, gömlek cebime baktım gözlük yoktu. İşte o an bütün kaynar sular tepemden aşağıya döküldü dostlarım. Bilgisayarımı kullanamayacaktım. Telefonumu da sadece arayanlara ya da göz yordamıyla bulmaya çalışacağım isimlerle konuşma durumum olacaktı. Kısaca dostlarım feleğe karşı bir daha bir daha yenilmiş oldum.

Ben bunları düşünürken gökyüzündeki yıldızım da bana göz kırpıyordu. Bana bir taraftan gülümserken art arda soruları da sormaya başladı.
– Hani sen müthiş bir adamdın! Hani sen kolay kolay unutmazdın? Sana bir şey söyleyeyim mi, sen Allah’ın abdal kulusun. Bu nedenle hem aldatılmaya, hem de sık sık unutmaya alış artık.
– Gül bakalım, dedim. Sen gül bakalım. Bunun acısını senden nasıl olsa ben çıkartırım, dedim o yıldızıma.
– Sana bir soru soracağım.
– Buyur sor.
– Bu tersliklerden sonra nasılsın?
– Bomba gibiyim, dedim gülümseyerek.
– Nasıl oluyormuş bu bomba gibi olmak?
– Hele nasıl olduğumu sana anlatıvereyim. Böylece merakın da gitmiş olur. Benim biricik ilham perim. Değerli dostlarım. Bu güne kadar sizlere her zaman bomba gibiyim dedim durdum. Bomba gibi nasıl olunur bilir misiniz? Haydi size bomba gibi olmanın ilacını vereyim de merak etmeyin olmaz mı?

bir tutam gülümseme,
bir tutam hoş görü,
bir tutam güzellik,
bir tutam sakinlik,
bir tutam saygı,
bir tutam iyi niyet
bir tutam sadakat
bunları karıştırıyorsunuz, sonra hepsini birlikte çevrene serpiyorsun, sana kalan olursa onu da içine çekiyorsun.

Değerli dostlarım ben bu düşüncelerle biraz olsun dalmışım. Çok az da olsa uyuma imkanını bulmuştum. Ama şunu unutmayın ki dostlarım içimdeki sizlerle buluşma heyecanım hiç gitmemiş ve üstelik daha da artmıştı.

Dostlarım. Gözlerimi açtığımda bir anda Sivaslı halk ozanımız Aşık Veysel’in
“Uzun ince bir yoldayım
  Gidiyorum gündüz gece…” dizeleri aklıma geliverdi. Çünkü gözlerimle uzun bir hattı oluşturan tren yolu gözümün önündeydi. Ben sizlere bir an önce kavuşmayı isterken bu dizelerin aklıma gelmesi beni 1919 yılı haziran ayına götürdü değerli dostlarım. Bir anda o tarihte, Mustafa Kemal Atatürk, Mehmet Akif, Fevzi Çakmak 150 millet vekili aklıma geldi. Bir düşünün; yıl 1919 ve Sivas’ta  vatanın kurtarılması için yollar, salonlar yetmemiş, trenler de bile bağımsızlık düşünceleri tartışılıyordu. O trende bulunan önemli kişiler o tren yolunda kişiler bunu düşünüyordu. Değerli dostlarım, yıl 2014 haziran ayı ve sıcak bir günde ben otobüste sabahın erken saatlerinde İzmir’den buraya sizlerle buluşma, sizlerle hasret gidermek için düşünüyorum. Bu düşünceler içerisinde ota gara geldik ve sizlerle buluşabilmek için koşturmaya devam ediyorum.

Değerli dostlarım. Sizleri fazla sıkmak istemiyorum. Biliyor musunuz dostlarım, benim her şeye alerjim var. Güneş ışığına, dumana, polene, toza, sıcağa,  ilaçlara. Kısaca dostlarım ilaçlardan çektiklerim de ayrı bir sorun. Yüksek tansiyonum nedeniyle hastaneye yatınca bana kortizon veriyorlar. Kortizon sayesinde vücudum ödem yapıyor ve ben işte o an hızla kilo alıyorum ve maalesef dostlar böylece ben bir ağır vasıtaya dönüyorum.

Sevgili dostlarım. Yalnız benim dünya üzerinde bir tek şeye alerjim yok biliyor musunuz? Sizler acaba bu alerjimin olmadığı o durumu söyleyebilir mi? Dinleyen şairlerden biri “ Mustafa Kemal Atatürk’”e yoktur. Dostlarım, benim alerjimin olmadığı tek şey Siz sevgili dostlarım ve Mustafa Kemal. Sizleri çok seviyorum ve siz sevgili dostlarım bana hiçbir zaman alerji oluşturmadınız. Çok sağ olun. Sevgiyle muhabbetle kalın değerli dostlarım.

Yüzünüz güleç, gönlünüz hoş, umutlarınız daim olsun can dostlarım. Yarınınız bugünden daha güzel geçmesi dileğiyle saygılarımı sunuyorum. Hoşça kalın, şiir tadında kalın can dostlarım.

Saygılarımla.
Sivas/21.06.2014 –  Cumartesi   17.30

Hüseyin DURMUŞ
Emekli Edebiyat Öğretmeni
Şair Yazar
www.kafiye.net