AH ŞU TERÖR
Güzel hayallerle güzelliklere kavuşmayı hedefleyen gençlerimiz, bu uğurda başlarlar canla başla çalışmaya. Hayallerini gerçekleştirme yolunda kısa bir mola verirler. Tahsillerini tamamlar tamamlamaz vatani vazifelerini yerine getirmek üzere memleketlerinden ayrılırlar.
20 li yaşlara vardığı zaman kutsal vazifesini icra etmeye yollanırken kınalanan o kuzularımız, kim bilir hangi kurtların cephesine yürüyecektir vatan için. Yüreğindeki iman ile, göğsündeki cesaretin bileşkesi alıp götürürken onu dağların en zirvesine, içinde tatlı bir hicranı yaşar delikanlılarımız. Davullarla, zurnalarla al bayraklara sara sara yolladığımız o ciğer pare gençlerimiz, canla başla savaşırken terör denilen bela ile anaların babaların duası yükseliyor göklere. Yüreğinde hasreti yaşamayan çok az aile kalmıştır ülkemizde. Hele ki; Mehmetçik ise o hasretin adı, sayılı günler, takvimlerden habersiz azar azar geçer, ana babanın zaman çetelesinde.
Asker ocağında bir yavrusu olan ebeveyni akşam haberlerini can kulağıyla dinler, sabah gazeteleri didik didik eder halde bulursunuz. Acaba “benim oğlumun olduğu yerlerde durumu nasıl, onun da şehit haberi var mı?” diye yürekleri ağzına gelir ana babanın. Gün geçmiyor ki, kara bir haber gelmesin, gün geçmiyor ki medya “bir şehit daha verdik” demesin… Analar, babalar, kardeşler hepimiz, tüm Türk toplumu olarak feryadımız gökleri yardı. Yeter artık verdiğimiz başlar, yeter artık dökülen kanlar! “Dur” demekle durmuyor, “bitsin” demekle bitmiyor kanlı savaş…
Yıllardır konuşuyoruz, tartışıyoruz ama netice değişmiyor. Yine al bayrağa sarılı tabutlarla evine dönüyor, güle oynaya yolladığımız gençlerimiz. Daha geçen hafta içinde Bitlis’te görev yapmakta olan ilimiz uzman çavuşlarından iki çocuk babası Ramazan Us’u da kurban ettik. Ondan evvel de haziran ayında şehit olan Acıpayamlı Basri Arslan isimli bir erimiz daha geldi cansız bedeniyle. Şehidimizin hasretle ve sanki şehit olacağını hissederek, nişanlısına yazdığı son mektupta:

Bir tanesine,
”Olur ya bir çatışmada şehit olursam arkamdan sakın yas tutma. Bırak mezarımda rahat yatayım. Bedenimden komando elbisemi çıkartmayın, onlar benim gururumdur, ölünce kefenim olacak.
Başımdan mavi beremi çıkartmayın, benim şerefim olacak. Ayağımdan botlarımı çıkartmayın, onlar nice yollar aşacak, şehit olursam sırat köprüsünden onlarla geçeceğim. Elimden tüfeğimi almayın, o benim namusumdur. Yaramın kanını silmeyin, ahirette hesabı sorulacak. Göğsümdeki kör kurşunu çıkarmayın, o benim madalyam olacak. İnşallah bunlar olmazsa ben sana kavuşurum sevdiğim.”
Basri ARSLAN

Bu ve buna benzer nice mektuplar, şehidimiz mezarında yaşamaya başladıktan sonra ulaşmaktadır ailelerinin eline. Konuşmalar, tartışmalar bu mektupların içeriğini değiştirmiyor. “Şehit olacağım, şehit olursam.” diye başlanan mektuplar güllük gülistanlık sözlere dönüşmüyor.
Bir de şu mübarek Ramazanda, asker ocağında, iftar bile edemeden, belki de günlerce bir lokmaya hasret kalan Mehmetçiklerimiz sayesinde afiyetliyiz, huzurluyuz, dirlikliyiz evimizde. Onlar aç kalmalarının mükâfatını şehitlik mertebesine ulaşmakla alıyorlar. Onlar milletin huzur içinde yaşaması adına kendi canını kendi başını feda ediyorlar. Bu huzurun, bu afiyet ve dirliğin vesilesi Mehmetçikleri onurla, gururla selamlıyoruz.
Vatan için, milletin felahı için vatan topraklarına gözlerini bile kırpmadan kanını akıtan şehitlerimizi de rahmetle yâd ediyor, hatırladıkça terörü lanetliyoruz.

29.09.2007
Evlin USUL
www.kafiye.net