Üstâd Olmak mı?

Merhabalar sevgili dostlarım. Hayırlı günler dilerim sizlere. Uzun zamandır kafamı kurcalayan iki nokta var. Şu sanal alem dediğimiz face ve diğer paylaşım siteleri ile edebiyat sayfalarındaki eleştiri yazıları ile yapılan yorumlar. Nedense kafama o kadar takıldı ki, sonunda bazı düşünceleri sizlerle paylaşma ihtiyacı hissettim. Hani kafa tokadan başka bir şey takmam aslında, ancak face ve edebiyat sayfalarındaki yorumları gördükten sonra konuşmadan edemeyeceğim.

Değerli dostlar, yazmak, düşüncelerinizi yansıtmak, dostlarla bir şeyler paylaşmak çok güzel. Dostların sizin için söyledikleri, düşünceleri çok doğal olup en doğal hakkınızdır eleştirileri yapmak ve ya beğenide bulunmak. Dostların yazdıklarında beğeni neye göre olmalı? Bir şiiri, makaleyi, denemeyi ve ya güzel sözleri neye göre değerlendireceğiz? Değerlendirmelerimizde kıstaslarımız neler olmalıdır? Evet sevgili dostlarım. Yazıların eleştirilmesinde ve beğenilerin yapılmasında nelere dikkat etmeliyiz. Bir de “Üstâd” sözcüğünü herkese söyleyebilir miyiz? Söylersek ne olur?

Değerli dostlarım. Son bir yıldır Face paylaşım sitesinde bir sürü edebiyat paylaşım sayfaları, gruplar oluştu. Bu paylaşım sayfaları dışında antoloji sayfaları, edebiyat siteleri ise yerden biten mantar gibi bitiyor. Bir ülkenin yazar ve şairleri mutlaka ulusuna, halkına, gençlere mutlaka seslenecektir. Seslenmelidir de, çünkü şairleri ve yazarları haykırmayan bir ulus yok olmaya, esir olmaya mahkumdur. Durum bu kadar önemliyken, gelelim paylaşımlardaki çoğu yanlı, taraflı, dostunu pohpohlamaya, dostunu göklere çıkarmaya gelen o sözüm ona övgü dolu şiirlere yapılan saçma sapan yorumlara.

Şiir, makale, denemelere yapılacak olan eleştirilerin neye göre olması gerekir? Her şiir yazana, hatta şiir denemelerine yeni başlamış, birkaç şiir ile sayfalarda boy gösteren kişilere söylenen “ Ütâd, üstâdem, şâirem gibi övgü ünvanları ile donatılması büyük hata. Edebiyatımız yıllarını şiire, düz yazıya vermiş ve yıllar sonra üstâdlık ünvanını almış kaç şairimiz var sevgili dostlarım? Saymaya kalksak inanın iki elimizdeki parmakların sayısını anca buluruz. Ama şimdi face paylaşımlarında, edebiyat sayfalarında, antoloji sayfalarında “üstâd ve üstâdem” enflasyonu yaşanmakta. Bir birlerine yara Allah aşkına? Üstâd dedikleri kişilerin yazılarına bakıyorum, bir de yapılan o övgülere, inanın bir edebiyat öğretmeni olmaktan ben utanıyorum.

Paylaşım sayfalarında ve edebiyat sayfalarında yazılan düz yazılar önemini de yitirdi. Son zamanlarda düz yazı tarzında yazı yazan kalmadı. Şiir yazma furyası, şair enflasyonu olumca düz yazı yazmaya fırsat bulamıyor yazmak isteyenler. Şiir yaz ve ya şiir yazdığını düşünen kişilerin bilhassa son bir yıldır yazdıklarını gördükçe artık şiir ve düz yazı yazasım gelmemeye başladı. Serbest sitilde şiir yazan, hece ölçüsüyle şiirlerini yazanlar, gazel türünde,  divan edebiyatı gelenekleriyle yazmak isteyenler. Değerli dostlarım çok güzel yazanlar yok mu? Gerçek şu ki çok güzel şiir yazanlar da var sanal alemde. Ama bu yazan kişilerin çok fazla olduğunu söylemek mümkün değil. Öyle şiir diye önüme gelen serbest şiirler geliyor ki; düz yazı mı, şiir mi belli değil. Günlük konuşma ağzı ve komşu ile konuşur gibi yazılmış şiirler! Serbest ve ya dörtlükler halinde yazılmasının yanı sıra yazılan şiirlerde sözcükler yanlış yazılmış. Yazım yanlışları o kadar var ki değerli dostlarım, en çok üzüldüğüm nokta ise bu yazım yanlışları ile dolu olan bu şiir müsveddelerine öyle yorumlar var ki asıl beni kahreden durum bu oluyor. Yorumcular; “ Şiirin ilahesi, şiirin üstadı, müthiş bir şiir. Ben böyle şiir görmedim. Aman Allah’ım süpperrrrrr, harikasın, ben böyle şiir görmedim….”   Devam edip gidiyor yorumlar. Asıl sorun nedir dostlarım biliyor musunuz? Bu tür yorumların yazılması ve hak etmeyen övgülerin yazılması. Bu yazıları yazan kişiler şiiri okumadan, şiiri önüne açmadan hemen bir yorum oturtması. Arkadaşı, dostu ve ya değer verdiği kişi olunca yazılanı okumaya gerek yok, zaten çoğu şiirler okunmadan yorumlanıyor ve yazılıyor yorumlar. Şiirde bir anlam, bir bütünlük, insanda duygu uyandırmış uyandırmamış önemli değil. Sadece eleştiri yazması ve yazılanında okunup okunmaması önemli değil.

Değerli dostlarım. Son zamanlarda şiirde serbest olsun, dörtlükler halinde olsun yeni bir moda çıktı. Şiirin tamamını küçük harflerle başlayıp küçük harflerle devam eder yazan kişi. Bunun yanı sıra noktalama işaretlerini de kullanmazlar ve ya kullanmak istemiyorlar. Şiirde yeni bir oluşum ve akım oluşturduklarını söyleyenler; “ Şiirde noktalamaya gerek yok. Okuyucu okurken noktalama işaretlerini kullanır. Büyük harfe küçük harfe de dikkat etmeye gerek yok. Şiiri yazan kendisi noktalamalara, büyük harf özelliklerine de gerek yok. Bundan sonra şiirler bu şekilde yazılacak. Artık noktalama işaretlerine hiç gerek yok.” diyecek kadar Türkçemizi katletme kararı almışlar.  Bu kararlarını da bilinçli bir şekilde uygulamaya başlamışlardır. Tanıdığım birçok şair arkadaşlarım, usta öğretmenlerim bu konuda ne yazık ki hala noktalamaya gerek yok, şiirde büyük harf ve küçük harf kuralını biz kaldırıyoruz diye ısrarla yanlış üzerinde kasıtlı harekete devam etme kararı almışlar. Bu ülkemiz ve ana dilimiz olan Türkçemiz için çok olumsuz bir karar. Bir şair, bir yazar ülkenin dilini bozmak için bu kadar neden ısrarcı olur? Bu ısrarcılıkla ülke gençliğinin arasına nifak tohumlarını ekmek için neden çalışırsınız? Halk ozanlarımız, cumhuriyet dönemi ve günümüzde yazımda noktalamanın önemi üzerinde durulurken sizlerin bu olumsuz düşüncede ısrarınız nedir şair geçinen şiir yazanlar? Yaptığınız şiirde yenilik, şiirde yenilik değil bu ısrarınız. Kasıtlı olarak yaptığınız için bunun hesabını ileride vereceksiniz mutlaka, ama vermeye kalktığınız da geç kalacaksınız. Şiiri seven, şiirden anlayan yeni yetişen gençlik sizlerin bu olumsuz yaklaşımınızın hesabını sizlere soracak ve en azından sizlere bu yanlışınızın da hesabını soracaktır. Sizden ricam dilimizin ana kuralı olan noktalama işaretlerini kullanımdan kaldırmayalım. Büyük harf, küçük harf kuralını bırakmayalım. Bir zamanlar uydurma öz Türkçe ile bu ulusun kafası karıştırıldı, yeni Türkçe sözcükler dil zorlanarak üretilmeye çalışıldı. Bu hareket başarılı olamadı ve ulusun birliği, gençliğin bölünmesinde başarılı olunamadı. Şimdi bu yeni hareket ve düşüncelerinizle de kesinlikle Türk gençliğini bozmayı başaramayacaksınız.

Değerli dostlarım, şunu kabul edebilirim. Bir kişi şiir yazmaya başladığında noktalama işaretlerini ve bu işaretleri nerede, nasıl kullanacağını bilemeyebilir. Bunun için yardım istenebilir. Yardım alımı sırasında kişi kendisi de bu noktalama işaretlerinin kullanımını öğrenir. Kendisini yetiştirebilir, yetiştirdiği gibi bu olumsuzluktan da kurtulmuş olur. Ancak bilmediği noktalama işaretlerini gerek yok diyerek ortaya çıkmak bana göre cahilliktir. En büyük cahillik bilmediği halde bilgiçlik ve âlimlik taslamak ve iddia etmektir.  Şair ve yazar arkadaşlarımdan bir tek ricam var; lütfen noktalamaları bilmiyorsak öğrenmek için çalışalım. Şiirlerimizde noktalama işaretlerini ve büyük harf, küçük harf kuralını mutlaka kullanım alanında kullanmaktan vaz geçmeyelim.

Değerli dostlarım; şiirlere yorumlarımızı yaparken lütfen şiiri okuyalım, ondan sonra şiir hakkında düşüncemizi yorumumuzu yapalım. Arkadaşımız, dostumuz gücenmesin diye olumsuz yazımızı da yazalım. Aslında olumsuz yazılarımız kişinin özeline yazmakta yarar var. Ayrıca yazacağım olumsuzlukta bile hakaret olmamalı, yol gösterici olmalı. Edebiyat sayfalarında ; “ Bana beğeni yapın, bana güzel yorum yapın, bana hemen yorum yapın da şiirim beğeni kazansın, haftanın, ayın şiiri olsun…” gibi ifadeler ne yazık ki değeri olsun olmasın beğeni istemek hiç te uygun bir olay değildir. Kısacası beğeniyi, yorumu olması gereken özellikte yapmalıyız. Bu konuda daha çok konuşulacak durumlar var ama bu kadar kalsın, sizleri fazla sıkmadan sözlerime son vereyim değerli dostlarım.

Kalın sağlıcakla sevgili dostlarım.

 
İzmir/ 08.06.2014
Hüseyin DURMUŞ
Emekli Edebiyat Öğretmeni
Şair Yazar
www.kafiye.net