ADI VAR MI KADININ?

Yeşil vadinin nefti karanlığında Harşena’nın kloş eteklerinde yarım kalan düşlerin düğümlediği yılgın yüreğin üstüne yükleniverdi bir kara melek.

Ateş saçan gözleri karanlıklar içinde karayı görmeye çalışan kara göz bebeklerinin
zavallı görüntüsüne kapılıverdi birden.
—Yanlış gelmeyelim, dedi, söyler misiniz, nedir sizin adınız?

Uçuk dudakları titreyerek sessizce yanıtladı kadın.
—Söylenmez ki adımız, çünkü biz kadınız.

Ruhundaki öksüz kalan özgürlüğün bütün zerreleri patladı birden. Asırlardır gözyaşlarından damıttığı tuzla bastırmıştı duygularını. Son bir gayret kapladı yorgun bedenini arabesk nağmeleri çekilirken sinir uçlarından. Çırılçıplak çığlıklar çınlattı gökyüzünü:
—Al, dedi, al artık önemli mi adımız? Züleyha veya Zühre ateşlere düştü ilk adımımız.
Yüreğimiz kavrulurken kor ateşlerde el üstünde yücelttik değmesin diye ateşe. Çünkü onlar bizim oğullarımız, kocamız, babamız. Toplandık, dövüldük, ezildik canımızla, kanımızla besledik. Öfkelerimizi gömüp yüreğimize sevgi sözcükleriyle sesledik.
Çünkü biz içi dolu başaktık onun için yere dönük başımız.
Sevgilerle yumaklanmış ezgileri söyledik küçüklerimize, ömrün tükenmez çığlıklarıydı onlar farkedilmese de. Rüzgârın deli ruhu dolaşırken damarlarımızda bir deli gömleği bağladı kollarımızı, tümceler kilitlendi dilimizde. İçtensizlik dokunuşları dolaştı bedenimizde. Mantık sürçmelerinin çelmesiyle tökezledik süründük, süründürüldük.
Kartal kanatlarına takıldı kaldı gökten süzülen umutlar, istesek de ulaşamadık, yani anlayacağın biz zaten hiç yaşayamadık.
Ne fark eder Leyla, Şirin, Aslı; elimizde uçup giden hayallerin izi, gözlerimiz nemli, dilimiz paslı.

Yeni bir umuda yolculuk olmalı gelişin, haydi, tut ellerimden, yorgunluğu unutmak
yaşamak istiyorum bilinmez yerde, doyasıya yaşamak.
Sakın, sorma sakın adımı, söylenmez ki adımız, çünkü biz kadınız.

AFET İNCE KIRAT
www.kafiye.net