BİR BÜYÜK KENTTi DÜŞLERİNDEKİ

Sen artık küçük kentlerin insanı değilsin
Buraları büyük kente çok uzak
Yolları tozlu
Evleri kerpiçten
Gaz lambaları aydınlatır geceleri
Bu kentin evlerini
Ve mangallar ısıtır odalarını
Soğuk kış gecelerinin ayazlarında
Oysa mutludur insanları hep

Sen artık bu kentlerin çocuğu değilsin
Sabahları çok erken olur buralarda
Ocaklar tarhana çorbası için tüter
Elleri nasırlıdır bu kentin insanlarının
Ayakları tozludur
Rakı içmesini bilmez onlar kış gecelerinde
Rakı masasında şarkı söylemesini de
Hem saat sekizde yatarlar her akşam
Bazısı bir minderin üzerine kıvrılır kalır
Yorgan örtünmesini de bilmez bazısı
Ama mutludurlar hep

Sen artık bu kentlerin kadını değilsin
Kadınlar çıplak ayakla gezer buralarda
Çizme falan bilmezler
Çocuk büyütmesini sever onlar
Bebeklerini emzirmeyi severler
Hem biliyor musun
Arkalarına bağlayıp taşırlar yavrularını
Tarlada da öyle çalışırlar akşama dek
Çıplak ayaklarla
Nasırlı ellerle ekin yolarlar
Ama mutludurlar hep

Sen artık bu kentleri sevmezsin
Tut ki buralarda doğmadın sen
Buralarda yaşamadın hiç
Oysa gerçeği unutmak iş değil
İş değil parke kaldırımlarda çizme ile dolaşmak
Yada dizden yukarı elbise giymek
Tutkun bu senin
Yaratılışın böyle değil
Sokak ortalarında sarhoş dolaşmazdın sen bu kentlerde
Sigara içmezdin köşe başlarında
Adını da bir ben bilirdim birde anan
Ama şimdi neon lambalarla yazılı pavyon afişlerinde
Ve arzu dudaklarında yara olmuş

Sen artık bu kentlere dönemezsin
Soyunmak yoktur para için
Herkesin önünde geceleri buralarda
Pavyon yoktur
Meyhane yoktur ki
Dedim ya yolları tozludur bu kentlerin
Evleri kerpiçtir
Sen kendini bu kerpiç duvarlara yakıştıramazsın artık
Kaloriferli odaların iki kişilik yataklarında
Yatmak varken ellerle
Bu kentlere dönemezsin
Ve sen bu kentleri sevemezsin
Buradaki sevgilini de
Oysa o her gece seni özler sabahlara dek
Ellerini yakar
Gözlerini yakar
Saçlarını
Ve üzerindeki ince tülü resimlerdeki
Ama ne geçer elime resimlerini yakmakla
Yada yırtmakla o dergileri
Gerçeği görmek zor
Boğazıma bir şey düğümleniyor da ağlamaklı oluyorum
Bağırıyorum
Saçlarımı yoluyorum
Çıldırıyorum
Sonra ellerime zincir vuruyorlar
Sen belki o saatlerde pavyonlarda soyunuyorsun
Yada yedi katlı bir apartmanın en üst katında
Göbeği sarkık bir milyonerle sabahlıyorsun
Sen artık bu kentleri hatırlamazsın
Bu küçük kentleri yaşamak zor senin için
Çocukluğunu
Okula gittiğin günleri duymak zor 
Dün pınarda çamur oynuyordu çocuklar
Seni hatırladım bakıp ta
Oynaşıp dururduk oralarda
Çamurdan evler yapardık bizim evimiz derdin
Ve gülerdi gözlerin
Oysa duydum ki şimdi majestik te soyunuyormuşsun
Kayıtsız utanmadan
Hem artık unutmuşsun ihtiyar ananı
Kır saçlı babanı
Ve 
Unutmuşsun buralarda
Boynu bükük bir sevgili bıraktığını

Hüsnü Sönmezer Ankara 13.aralık.1965
www.kafiye.net