ZAMAN
Zaman  yine sensizliğin yokluğu geçmekte… Ben  perişanım. İlk bakışın kaldı bende, o korkak ve mahcup bakışın. bu kadar mı acı çekecektim yokluğunda, bu kadarmı yanacaktım. Şimdi ben ne yapayım, her gece yollara mı bakayım, şimdi bu şehri mi terkedeyim, yoksa zehir gibi yokluğunda her an kendimi daha da çok mu bitireyim.

Oysa göremedin giden sevgili… göremedin içimi,  ne sevdalar vardı bende,  ne aşklar doğmuştu içimde. Hepsini her an yenileyerek verecektim sana tek tek… Bir gün yanacaktın benim için, birgün kavrulacak, bir an canım olacaktın, bir an hayatım, öyle güzel şeyler vardı ki içimde bilemedin… Anlayamadın beni… Didindim, koştum ardından, yoruldum tükendim ama hiç   anlamadın. Ne varsa geçmişte gözümden geçti şimdi. Seni zamansız ve yalansız sevmiştim ben… Şimdi gönül yaralı, bir düş kadar yakın ama ellerimi uzatınca tutamayacak kadar uzaksın bana.

Zehir gibi yokluğunla yaşamaya çalışıyorum. Şimdi her anım acı ve ızdırap dolu, hasret dolu…Ne şarkılar çare yokluğuna, ne şiir kitapları, ne mehtap parlak artık, ne yakamozlar pırıltılı… Bilmiyorsun ne haldeyim, kan revan içinde kalbim… Oysa böylemi olacaktık… Şimdi hayallerde olanlar.  Bir zamanlar ikimizin de gözlerinde  ışıldayan o tertemiz duygular şimdi  sadece hatıralar… Hani herşeyi kendimiz yapacaktık… Herkese mühürleyecektik sevdamızı, damgası olacaktı aşkımız bütün aşk mektuplarının…

 Böylemi bitecekti sevdamız…. Bana baka baka gittin. Yıllar, yüzyıllar geçti ardından  ama benim sevdam hep taze; ama hep ezik taze… yokluğunda yandı durdu bu kalbim. yaşananlar anlatılmaz…

Hangi kalemi alsam elime hep seni yazıyor ellerim,  hangi yöne baksam hep seni görüyor bu kara gözlerim, hangi yöne dönsem kıblem misali yükseliyorsun önümde… Divane, avare bile az gelir halime.  Kalbimin  kırıkları ruhumu kesti derin derin. Şimdi kan içinde her yerim…  Hani hayaller kurduğumuz o şehir dışındaki küçücük mekanda budum kendimi bir anda. hesap sordu yokluğun   benden. O ağacın altında ve gökyüzünde aradım seni…

Kahroldum tükendim, ölmek istedim yokluğunda. Sensiz ölmek bile acı veriyor bana… Ellerini tutamayan ellerim, hesap sordu bana – Hani elleri ! Gözlerini göremeyen gözlerim dert yandı – Hani  o eli sevdalı bakışlar… Ve o ağaca yaslandım düşmemek için o bile hissetti buz kesmiş ellerimi, katran karası yüreğimse nasıl sızladı bilemezsin… Bilemezsin çünkü yoksun …! Savrulduk yaprak misali, sen nerelerde şimdi,  bense yapayalnız… havasında bile sen kokan şehirde… Belki bir gün bir yerlerde karşılaşırız diye şaşkın şakın bakışlar, rengini arayışım caddelerde,  senin suretinde aramak bir sıcacık bakışı… sen bilemezsin ne kadar acı… Kimbilir belki ailen olmuştur pembe cüzdanlı, birde kızın simsihay  kömür gibi saçlı… Kimbilir işte sevgili, hangi kollarda ve hangi öykülerdesin şimdi…Artık hayallerle yaşıyorum kalbimin sevdasını, duy şu kalbimi vurduğu sesi… Duy artık… Ah bir duysan, ah bir gelsen… Kırık kiremitli derme çatma kulübe bile olsa evim; gönlümün sarayları senin… Ama yoksun!…

Bilseydim sana bu kadar yanacağımı, düşünüyorum acaba çıkarmıydım karşına. Ama benim sevdam öyle büyük, öyle içten ki sevgili; sürünsem de yerlerde, hergün ölsem de yokluğunda, zamanım olsa da sensizlik ve yine sensizlik yine ölesiye, yine delicesine severdim seni… Yokluğunun acısında bile sen varsın ya sevgili işte bu en büyük tesellim. Oysa ne güzellikler vardı içimde, ne hevesler, ne heyecanlar… Hiçbirini yaşamadan gittin. Ardında yıkık dökük bir sevdalı kalbi bitirdin… Yoktur başka acı yaşamadığım, yaşayamadığım, hiçbir ızdırap yoktur yokluğunda, hiçbir gönül acısı acıtmamıştır kimseyi… Sen benim derinimdeki aşkımsın öyle derinsin ki bende yokluğunda ölemiyorum bile…

Şimdi o sokaktayım yine. Gecenin karanlığında kaybolup gitmen ve bitti gidiyorum dediğin, herşeyin bittiği o sokakta. yanımdan  geçen bir çift sevgili takılıyor  gözüme. Bakıyorum ikisineelele gözgöze geçerlerken yanımdan sevda sözleriyle kaybolup giden karanlık gecenin içine, lanetler okuyorum birkez daha bırakıp giden sevgiliye… Oysa böylemi olacaktı sevgili… Kalk gel şimdi o sıcacık yatağından, gelde gör halimi, üstüm başım yırtık, ellerim pis, saçlarımda katran gibi kir içinde, gel de  gör  eserini, nasıl perişan, nasıl harabe ettiğin beni…

Nasıl isterdim bir rüyanın içinden oh be rüyaymış  deyip kendime gelmeyi… Nasıl isterdim bilemezsin. gözlerimden akan damlalarla üşüdü yüzüm, canım acıyor, parmaklarımı hiç hissetmiyorum. yüreğimin sızısı da bir hiç artık. dilim susmuş. gidemiyorum sokağından… Oysa  bir baksan bana bir gülsen anıt olacağım aşkına. keşke bu kalbe hapsedip götürsen benide yanında… Ölüyorum, bitiyorum ve tükeniyorum yavaş yavaş yokluğunun acısıyla… 

Şerife ÇİMEN
www.kafiye.net