şiir. öykü, makale, deneme, tiyatro, masal, fıkra, anı, sohbet, röportaj yazılarının yayınlandığı uluslara arası yazar ve şairlerin katılım gösterdiği edebiyat sayfasıdır. Uyum platformudur.
Babamı özlemek mi? Ben o coşan duygumu dindirmek için kendimi tam kaptırmamayı unutmayı seçtim. Desem de yine de inanmayın. Ben onun, olsa ayağının tozu olurum. Çamaşır makineleri yoktu. Annem tam bir Osmanlı kadını, evinin her türlü emek gerektiren işini sanki ibadet eder gibi yapardı ve halen de öyle. Evde sanki birçok şey kutsal gibi geliyor bana. İtinayla serilen, okşanarak katlanan çamaşırlar, sanat eseri gibi dizilen dolaplar, çekmeceler…
Gönül gözünüz açıksa, dünyayı renklerle, seslerle, dokunuşlarla algılıyorsanız, vicdan denen o iç sesiniz arada bir sizi yokluyorsa, nedenli nedensiz gülüp, ağlıyorsa gözleriniz ve bazen bin bir çeşitle bazen bir lokma ile doyuyorsa karnınız, dostlarla bir araya gelip karışlıklı kahveler eşliğinde sohbetler dökülüyorsa yüreğinizden, başınızı koyduğunuz gibi bazen deliksiz, kâh uykusuz geçiyorsa geceler, kırlarda ruhunuz arınıyorsa yaşıyorsunuz demektir, müjdeler olsun!
Bu yazıyı okumaya başlamadan önce kendinize bir kahve yapın; özellikle de bol köpüklü bir Türk kahvesinin lezzeti eşliğinde bu yazıyı okumanızı öneririm.
Çünkü bu yazı ne Baykal’ın çarşafa bakış açısını, ne son zamanlardaki tecavüz, taciz olaylarını ne de küresel krizi içeriyor.
Kahvenizi içerken sadece kahveye dair bilgilerle meşgul olacaksınız.
Ben, şahsen herkes de mutlaka keşfedilecek, ortaya çıkarılmamış yeteneklerinin olduğuna inanıyorum. Kişinin göstermiş olduğu biraz gayret sonucu etrafında bilinçli öğretmenler, anne-babalar varsa mutlaka ortaya çıkacağına inanıyorum. Bu konuda kendimi şanslı görüyorum. Beni yüreklendiren öğretmenlerim, yöneticilerimin olması kendimi daha iyi ifade etmeme neden oldu.
Ben Eylül ayını severim. İnsan şöyle bir kendine gelir. Artık iş-güç, okul zamanı başlamıştır. Hayatın biranda toparlanıverir. Balkon sefalarına devam edersin. Halen dışarının havası seni cezbeder.
İyisiyle kötüsüyle bir koca yaz daha geçti.
Balkonumuzda günlerce büyümelerini beklediğim her tarafın pislikten geçilmemesine rağmen temizlemeye üşenmediğim, kuş yumurtalarına kıyıp atmadığım günler…
Huzur nedir? Şimdi diyeceksiniz ki, Belgin hanım huzurun ne olduğunu biliyoruz. Biliyorum bildiğinizi sevgili dostlar. Ben birde kalktım.
Türk Dil Kurumu sözlüğüne baktım. Huzur: Dirlik, baş dinçliği, gönül rahatlığı, rahatlık, erinçmiş. Bilenler biliyor da buna muhtaç edenler olmazsa, huzurun ne demek olduğunu unutturmaya çalışanlaradır lafım.
Huzur dediğimiz zaman, öncelikle evdeki huzura aklım takılıyor.
Kadın, erkek ilişkileri, sürtüşmeler, beklentiler, arzular, ihtiraslar… İşte bu döngü içerisinde herkes kendince haklı, herkesin dünyası kendince farklı… Sadece ilişkilerdeki kaos ve boşluklar kadın ile erkek arasında değil. Kadınlar içerisinde de birbirini anlamayan, çekemeyen ya da tam tersi destek olan kişiler çıkabiliyor.
Olumlu düşünce üzerine kendisini yetiştirmiş hatta uzmanlaşmış kişilere örnek olabilecek öyle büyüklerimiz var ki, onlara gıpta etmemek elde değil. Dünya Yaşlılık Derneği olarak, değerli büyüğümüz Sıdıka Satıcı’nın, Urfa’dan, tüm gönüllere söylemek istediği, kayda değer tavsiyelerini sizlerle paylaşmak istedik.
Her şey küçük bir çocukken başladı. Yaptığımız ve bize yapılan davranışların sonuçlarını hep bir takım şeylerle kodladık/kodladılar. Bazılarımız sevgi göstergesini pahalı hediyelerle kodladı. Bazıları fedakârlık yapmakla, karşısındaki ne yaparsa yapsın her şeyine katlanmakla özdeşleştirdi.
Sen halen kendi doğrularınla burnunun dikine git. Bak, atı alan Üsküdar’ı geçti. Böyle düşündüğünüz zamanlar oldu mu? Ya da hep doğru kararlar aldığınızı düşündüğünüz anlar da olmuştur. Her birimiz yaşadığımız ömür çizgimizde; sevinci, aşkı, mutluluğu, lüksü, sefaleti, acıyı az veya çok yaşamışızdır.