şiir. öykü, makale, deneme, tiyatro, masal, fıkra, anı, sohbet, röportaj yazılarının yayınlandığı uluslara arası yazar ve şairlerin katılım gösterdiği edebiyat sayfasıdır. Uyum platformudur.
Güneşin her batışında yaşama hevesime çöker gece
Santim santim can sökülür vücudumdan
Bir ayağım hep çukurda, bir ayağım teheccüde koşar
Duaya uzanır ellerim seherlerce
Bir lamba yanıyor, hafif ve sarı;
Garip bir yolculuk, tren ve Gülce.
Bir hançer bölüyor, ah, rüyaları:
Bir rüya, bir hançer, bir el; ve, ve, ve…
Ülkemde evler düşünüyorum. Nerde, nasıl, kaç odalı olduğu önemli değil. Duygusallık dolu, huzur veren, sıcacık bir ortam olsun yeter. Huzurla gülümsesin eşyalar, perdeler sevinçle açılsın, romantizmle kapansın.
Artık ekranlarda bile boy gösteren anlaşmazlıkların yaşandığı işkence mekânlarının yok olmasını istiyorum. İşte o zaman ülkemin mutluluk dolu altın çağını yaşayacağına inanıyorum.
Kıbrıs, hiçbir zaman Yunanistan’a ait olmadı. Şair Rigos’un Megalo İdeası hiçbir zaman gerçekleşmeyecek! O büyük ülküleriyle Yunanistan asla büyümeyecek. Gölgemizde cılız bir bitki gibi kalacak, hiçbir zaman eselemeyecek, kuruyup gidecek. Göz koydukları yerler gözlerinde kalacak!
Gelişmiş bir ülke zamanla güçsüz bir duruma düşer. Oysa onca zafer vardır mazisinde… Fakat artık can çekişme safhasındadır. Can verme ânında derince bir nefes alır ve geçmişindeki göz kamaştırıcı saltanatına son bir kez bakar ve karanlıklara gömülür.
Güzel bir yüzü vardır kızcağızın. Birilerine fark ettirir veya fark edilir. Kazanç kapısıdır masum güzelliği… El değmemişliği, saflığı… Geçirirler objektifin karşısına.
‘Akşamlar kilitlerken suları karanlığa
Akşamlar karanlığa kilitleyince suları’
Bu tekrara ne gerek varmış?
‘Ovada tomurcuklar patlarken birere birer’
En güzel gönül, incitmeyen ve incinmeyen gönüldür. İncitmemek kolay değildir. Fakat sabredilir, hassas davranılırsa, mümkündür. İncinmemek ise çok zordur. Kalp denilen sırça saray, oldukça kırılgandır.
Günümüzün insanı, almış başını gidiyor… Hem de ne gidiş! .. Grayderleyip geçiyor! Kırılacakmış, darılacakmış, umurunda değil! Egoizm, canavarlaştırmış. Hatır, gönül kalmamış. ’Köpeğinin hatırı yoksa, sahibinin hatırı var.’ diyenler, parmakla sayılacak kadar az. Birbirimize düşmüşüz. O kadar ki nasıl zarar vereceğimizi bilemez hale gelmişiz. ’Eşeğini dövemeyen, semerini döver.’
İnsanlar; sevgiyi, sempatiyi ve sıcaklığı aldıklarını hissettikleri zaman, tuhaf bir ürküntüyle şımarıklık raddesinde naza çekmeye başlayıp geriye bir adım atarlar. O adımla açılan ara, sevgi kaynağının da gerilemesi, yok denecek kadar sönükleşmesi ile açılır. Zannederler ki ne yaparlarsa yapsınlar, o sevgi pınarı yanı başlarında çağıl çağıl akacak, hiç bitmeyecek, zemzem gibi sonsuza kadar…
Bir kadın, ne kadar güzel, kültürlü, zarif, dürüst ve hoş olursa olsun, hırçın, huzursuz, ve asabiyse, son derece iticidir.
Hangi erkek, böyle bir kadınla birlikte olmak ister? Yanınızda, lüzumsuz el kol
hareketleriyle, asabi mimiklerle, dişlerini sıkarak konuşan, her an patlamaya
hazır bir bomba ile ne kadar huzurlu ve mutlu olabilirsiniz